BAŞKA TÜRLÜ CESURDUR BU COĞRAFYANIN KADINI (1)

ERKADIN olarak bir proje yaptım, amacım bu toprakları bize armağan eden geçmişimize yaptığımız vefasızlığın bir nebze de olsa özrünü dilemekti. İlk önce Milli Mücadele Kahramanımız Erzurumlu Kara Fatma ile başlamak istedim, arkasından Tarihe Yazılmış Erzurumlu Kadınlarını anlatarak geçmişimizi geleceğe taşımanın verdiği sorumluluğu yerine getirmeye çalışacağım.

HİKAYESİ KAYBOLAN KADINLAR…

Erzurum kadınının özelliği Nene Hatundan, Kara Fatma’dan gelir. Lakabımız KARAdır ama kaşımızın gözümüzün karalığı değildir kast edilen, YÜREĞİMİZDEN GELEN CESARETİN RENGİDİR.

Yaşadıkları coğrafyanın özellikleri insanların yüzlerine ve kişiliklerine yansır, sert iklimin insanı sert, haşin, aniden öfkelenen, atak bir huya sahip olur derler. Başka memleketler öyle midir bilemem ama Anadolu insanı ile coğrafyası arasında gerçekten akıl almaz bir ilişki vardır. Zayıf, karakaşlı- kara gözlü, esmer(toprağı ile uğraşırken güneşte yanmış), ve dik duruşlu (çatılardan sarkan buzlar gibi), çatık kaşları ile her an patlamaya hazır gibi görünen ama çok az konuşan, soğuk tipili havaya benzeyen dış görünüşlü dadaşın, yanı sıra bu coğrafyanın kadını da farklıdır. O başka kadınlar gibi gözü etrafta hata arayan değil, her sabah evladına “kimseye bulaşmamasını “tembih eden bir kadın tipidir.

Kocası gurbette babası mezarda olsa bile, kimseye boyun eğmeden ekmeğini taştan çıkarmayı bilmiş, korkusuzca, gözünü kırpmadan can vermiş, can almış, kimseye borçlu kalmadan hayatını idame ettirmeyi başarmıştır bu coğrafyanın kadını.

Damarına basmayınca, konu namus olmayınca çemkirmez kimsenin yüzüne. Dinini, milliyetini sorgulatmaz asla? Ağzından çıkan sözün sahibidir her zaman, kalp kırarsa tamirine uğraşır, kalbi kırılırsa vuslat kıyamete kalır onun gönlünde, kadının adı yok değil kadının adı dört dörtlük vardır burada?

Ele geçirilemeyen özgür bir ruhu vardır kadının, sevildiğini de bilir sevmeyi de. Suskun görünür ama içi alev alevdir, kapatırsın ağzını yaşmakla, gözleri konuşur yaşmağının altından. Yok, görmüş, yokluk görmüş bedeni bütünleşir ruhu ile gözü karadır gözü çıkasıcanın,  açar ağzını kurşuna, özgüvenini oluşturmamıştır boşuna…

Vatanını, bayrağını, dinini, milletini, toprağını, yuvasını ilgilendiren olaylar karşısında suskun kalmaz, aziz vatanına ,milletine yakıştırılmaya çalışılan karalamalara karşı hiç düşünmeden tavır alır, karşı koyar. Anadolu da “hatun veya Paşa “ unvanlı kadınlar gözünü kırpmadan erinin, babasının, oğlunun yanında yer alır, İstiklal Marşında ifade edilen ruh bütünlüğüne kendi çabası ile ulaşır.

Bu coğrafya da Nene Hatun, Kara Fatma ile simgeleşen Milli kahramanları kadın olan bu coğrafyanın kadınları tarihe geçmiştir ŞERİFE’si, HALİME’si, NEZAHAT’ı, NENE ‘si, KARA FATMASI ile.

 

BABASININ ADINI HEP YANLIŞ YAZDILAR, ANNESİNİN ADINI İSE HİÇ YAZMADILAR

Hele ki, Şimdi ki adı ÇAY Köy olan Ergemansur da Delioğullarından Sıddık ağanın oğlu Sadullah’ın iki oğlu var, Pehlül ve Abdullah. 1. oğul Pehlül ve eşi Hatice hanımın Hacer, Seyyaf, Ayşe ve Dursun isimlerinde dört çocuğu var, diğer oğlu Abdullah ve eşi Seyran hanımın (Seyhan Nene) bir tek kızı vardır o da Fatma Seher, yani nam-ı diğer Kara Fatma…

 Yani bu durum da Fatma Seher’in babasının adı Abdullah annesinin adı Seyran’dır (Seyhan Nene).  Öykülerde, romanlar da ya da basılmış bir takım eserlerde belirtildiği gibi ne aşiret Reisi Yusuf Abdal, ne İbrahim Yahya, ne Ayvazların Mehmet’in oğlu ne de Dervişlerden falanın kızı. Kara Fatma Seher şimdi ki adı Çay Köy olan Ergemansur’lu Delioğullarından Abdullah ağanın kızıdır.

Balkan Harbi’nde kocası Derviş Bey ile Edirne’de Yanık Kışla’da bulunan ,Kafkas Cephesi’ndeyken eşi Binbaşı Derviş Bey’in şehit olmasından sonra Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal ile görüşüp savaşta yer almak isteğini söyler ve “Mustafa Kemal bana adımı, silah kullanmayı, ata binmeyi bilip bilmediğimi sordu ve aldığı cevaplardan memnun olarak “bütün kadınlar senin gibi olsa idi Kara Fatma” dedi. Kendi eli ile yazdığı kâğıdı vesika olarak bana verdi. Sıkışık vaziyetlerde sana yarar, bir an evvel İstanbul’a git hazırlan ve işe başla” dediğini anlatır. İşte Fatma Seher Erden’in adı bu görüşmeden sonra Kara Fatma diye anılmaya başlar.

Son dönemlerde oldukça kıymete binen tarihi şahsiyetleri romanlaştırma gayreti oldukça anlamlı durum olmasına rağmen roman ya da hikâye olmaktan öteye geçememektedir. Roman ve hikâyeler olmuş ya da olması muhtemel olan olayları kapsar, içinde gerçekleri arama hakkımızda yoktur. Ama burada Kara Fatma’nın ait olduğu bir aile ve o ailenin bizzat mensuplarının hayatta oluşu bu hayat hikâyesine farklı bir boyut kazandırmaktadır.

Milli Mücadelenin bitiminden sonra Erzurumlu Kara Fatma zor duruma düştü, içler acısı halini devletimiz ancak 1954 yılında fark etti.

 İsimleri Erzurum da her tarafa verilen Rıfkı Salim Burçak, Bahadır Dülger, Sabri Erduman, Rıfkı Topçuoğlu, Zeki Çavuşoğlu, Şevki Erker, Abdülkadir Eryurt, Hamit Şevket İnce, Hasan Numanoğlu, Cemal Önder ve Esat Tuncel Erzurum mebusu idiler. Ama Kara Fatma için Kars Milletvekili Tezel Taşkıran Hanımefendi ve Rize Milletvekili İzzet Alçal teklif veriyor ve onların teklifi ile yapılan özel bir kanunla 22 Şubat 1954 yılının son aylarında ömür boyu 170 lira maaş bağlanıyordu ve tek kuruşuna dokunmadan KIZILAY’a bağışlıyordu.

Doğum tarihi: 1888, Erzurum / Aşkale / Ergemansur köyü ( Çay Köy- Kara Fatma Köyü)

Ölüm tarihi ve yeri: 2 Temmuz 1955, Şişli, İstanbul

Defnedildiği yer: Tarihi Kulaksız Mezarlığı, İstanbul

Ödüller: İmtiyaz madalyası, Liyakat Madalyası ve Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası sahibidir.

Bu kadının memleket sevgisi ve cesareti korkutucudur aslında? Dedik ya; BAŞKA TÜRLÜ CESURDUR BU COĞRAFYANIN KADINI?

                                            Devam edecek ( Kara Fatma tüm Yönleri ile kimdir)