Akşam yemeği yiyoruz; vakit tam da televizyonların ana haber bülteni saatine denk…
Nasıl bir yayıncılık anlayışı ise, son iki-üç günün asayiş ve adliye haberlerinin birbiri ardına özeti geçilip, ardından günün sıcak gelişmeleri aktarılıyor…
Bir yemek ne kadar sürebilir?
Taş çatlasın 20 dakika…
Yahu bu 20 dakika içerisinde tam 6 kişinin hayatını kaybettiği birbirinden farklı şehirlerdeki polis-adliye haberlerine denk geldik…
Yuh artık!
El insaf artık!
Sokak ortasında kurşun yağmuru mu dersiniz, boşandığı karısını boğazlayanı mı dersiniz, sokak ortasında kızını katledeni mi dersiniz?
Bunlar ölümlü olaylar…
Bir de yaralamalı olaylar var ki, saymaya kalksanız sonu gelmez!
İşin en ilginç tarafı ne, biliyor musunuz?
Bu tür haberler tüm ana haber bültenlerinin baş tacı durumundalar…
Neden peki?
Neden olacak, izleyiciden karşılık görüyor da, ondan…
Yani kitleler en çok da bu tip haberleri izliyor, takip ediyor, merak duyuyor…
Yok, yok!
Bu hiç de normal bir durum değil!
Sokak ortasında insanların birbirlerini boğazlaması bir yana, bu olayların konu edildiği haberlerin bu kadar ilgi görmesi bile başlı başına fecaat bir durum teşkil ediyor…
Adına “arz-talep” denilebilir…
Ancak bu kavram zamanla neye yol açıyor dersiniz?
Alışmaya, alışmaya!
Bu tip olayların süreçte sıradanlaşmasına ve herkes için geçerli bir formüle dönüşmesine yol açıyor…
Tavuk keser gibi adam kesmek, belli bir zaman sonra basit, herkesin yapabileceği ve yapması gerektiği bir eylem haline geliyor…
Ve bu haberleri sadece belirli bir yaş ortalamasının üzeri izlemiyor… Çoluk, çocuk, çömbelek, genç, yaşlı, kadın, erkek herkes izliyor…
Ve sonuç?
Sonuç ortada zaten…
Ne diyelim…
Allah sonumuzu hayra tebdil eylesin…
Çünkü bu gidişat hiç de iyi bir gidişat değil!