Aile mi dediniz?

Giresun’da yaşlı bir kadın, dişinden tırnağından artırdığı parayı altına yatırıp durmuş… 
Bilezik almış, altın almış, gram almış, kolye almış… 
Almış da, almış… 
Sonra bunları evinde kimseye haber vermeden biriktirmiş; mendile sarmış, halıların arasında saklamış… 
Gel zaman, git zaman; bu kadıncağız vefat etmiş… 
Tabi, halıların arasında biriktirdiği servetinden hiç kimsenin haberi yok! 
Cenazeden uzunca bir zaman sonra evlatları bu halıları yıkanması için yıkamacıya göndermiş… 
Tabi halıların katını bile açmadıkları için mendile sarılı bu altınları da görmemiş evlatları… 
Ne zamanki halılar yıkanmak için açılıvermiş, göz kamaştıran servet de işte o zaman ortaya çıkmış… 
Piyasa fiyatı 600 bin liranın üzerinde olan altınlar, yıkamacı tarafından tek tek kayıt altına alınmış ve sahiplerine teslim edilmiş… 
Tabi evlatlar şok!
Altınlardan haberdar olduklarını, ancak yerini bilmediklerini ifade etmişler… Sonra da annelerinden kalan serveti halı yıkamacıdan teslim almışlar… 
Elbette biz işin bu yönünde değiliz… 
Anne vefat etmiş, hak sahipleri de doğal olarak evlatlarıdır…  
Ve fakat ne ilginç, öyle değil mi? 
Aile dediğimiz kutsal müessese ne hale gelmiş… 
Belki rahmetli kadıncağız haberdar etmeye fırsat bulamadı ya da haberdar etmek istemedi, onu bilemeyiz… 
Ama her ne olursa olsun, bu olay aile yapımızın da giderek gaip bir hale büründüğünü ortaya koyuyor… 
Bu aile özelinde demiyoruz elbette… 
Genel olarak böyle değil miyiz zaten? 
Biz bir aileyiz ama hiçbirimizin birbirinden haberi yok! 
Ne ananın evlattan… 
Ne evladın babadan… 
Üzücü… 
Hem de çok üzücü… 
Toplumun en küçük birimi olan aile bu halde olduktan sonra toplumdan ne beklenebilir ki!
Hem ondan değil mi ki, günümüzde açın toktan, tokun açtan haberi yok!
Yazık!