Alırken mi, satarken mi? 

Habere bakın habere!
Türkiye’de kiraların yüzde 288 oranındaki artışla en fazla olduğu şehir Trabzon olmuş…
Normal değil de, hadi buraya kadar normal diyelim!
Asıl bomba şu: 
Körfez ülkelerinden Trabzon’a akın eden turistler genellikle günlük evler kiraladıkları için Trabzon’da ailenin ya da yerli halkın kiralık ev bulması imkânsız hale gelmiş… 
Vay be! 
Para hırsı böyle bir şey demek ki… 
Hazır turist var, hazır üçer-beşer günlük evlerde kalıyorlar, o halde ne gereği var evleri aileye kiralamaya… 
Aile verecek ayda 10 lira ama aynı ev için turistler kazandıracak en az 50-60 lira… 
Yanlış anlaşılmasın! 
Burada Trabzon’u ya da Trabzon’daki ev sahiplerini yadırgıyor veyahut yargılıyor değiliz… 
Körfez ülkelerinden Erzurum’a da o kadar turist gelse, benzer bir durumu emin olun burada bizler de yaşarız… 
Sonuçta yamyamlık parayla değil ki, bedava!
Öyle ama! 
Bizim memlekete turist gelmiyor diye, hoş biz de sütten çıkmış ak kaşık olmuyoruz yani… 
Çok değil, daha birkaç gün önce gözümüzün önünde 2+1 daireyi tamı tamına 8 bin 750 liraya kiraya verdi bir konut sahibi… 
Bakmayın siz küsurata!
9 bin 500 liradan açtı kapıyı da ondan; elinden gelse 10 bin liraya verecekti de, Allah’tan korktuysa demek, yapamadı garibim… 
Şimdi bu öyle bir kısır döngü ki, içinden bir türlü çıkamıyorsunuz… 
Maaşlara zam geliyor, piyasa uçuyor… 
Piyasalar uçunca, kiralar artıyor… 
Kira, ciddi bir gelir kapısına dönüşünce, konut fiyatları artıyor… Yani neresinden bakarsanız bakın, fırsatçılık ve istismar var bu işte… 
İşin çok daha vahim tarafı ne, biliyor musunuz? 
Piyasa şartlarının üzerinde kazanç elde etmekte hiçbir sakınca görmeyen alçaklar, ahlaksızlar ve aşağılıklar, topu hükümete atmaktan da hiç geri durmuyor… 
- Napalım, hükümet zamdır ki yapıyor!
Tamam, fiyatlar artıyor, piyasalar uçuyor ama hükümet de kalkıp size:  
- Alçaklıkta birbirinizle yarışın, demiyor sonuçta… 
Farkında mısınız?
Çözüm çok basit aslında… 
İnsan olmak! 
Yani yamyamlığı bir kenara bırakıp, azıcık insan olabilsek, mesele de kökünden çözülmüş olacak… 
Ama yok!
Dişler kana battı ya bir kere; haksız kazanç öyle bir tatlı, öyle bir tatlı geldi ki, “insanlık” hiç kimsenin aklına bile gelemez oldu… 
Bir de Müslüman olacağız, değil mi? 
Elhamdülillah…
Yani soracak olsak ki: 
-İslam’ın şartı kaçtır? Diye… 
Tam da şu dönemde alacağımız cevap galiba şöyle olurdu: 
“Alırken mi, satarken mi?” 
Yazıklar olsun!
Hepimize yazıklar olsun!