BE HEY ÖZGÜR!

Nefret dili diyorlar, kendileri kullanıyorlar!

Ötekileştirme… 

Ayrıştırma… 

Halkın kin ve nefrete sevk etme diyorlar, hepsini de yine kendileri yapıyorlar… 

Misal... 

Özgür Özel’in çemkirmesini görünce, sizi bilmiyoruz ama açıkçası biz çok şaşırdık… Sanırsınız nasırlı ayağına öyle bir basmışlar ki, canının havlinden ne yaptığını bilmiyor… 

Tamam, basıldığı doğrudur da, ayağına değil tabii ki… 

Biz Gezi olaylarının baş aktörü Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbetle içeri basılmış olmasından bahsediyoruz elbette… 

Yoksa bize ne, kime ne Özgür Özel’in şeyine kimin bastığı, ayağına yani… 

Her neyse… 

Bir bağırıyor, bir esip, bir savuruyor… 

Tehditler, ikazlar, parmak sallamalar… 

Vay anasını ya! 

Sanırsınız babasını tıkmışlar içeriye de, resmen kendini paralıyor adam! 

Be hey Özgür Özel!

Nesin, ne ayaksın, neyin peşindesin bilmiyoruz; ancak sen şimdi gırtlağın yırtılıncaya kadar bağırıp çağırdın ya!

Bu ülkenin koskoca Cumhurbaşkanına hakaret edip, hem onu ve hem de yargı mensuplarını tehdit ettin ya! 

Galiba sanıyorsun ki, hayli prim kaptın bu işten… 

Öyleyse yanılıyorsun, çünkü seni tanıyamadık dün! 

İnsanlıktan öyle bir çıkmış, nefret diline öyle bir sarılmıştın ki, değil biz, seni dün ananla birlikte avradın bile görseydi tanıyamazdı emin ol! 

Bak Özgür!

Seni biliyoruz, tanıyoruz… 

Senin millet diye bir derdin yok, milleti düşündüğün de yok, orası çok net!  

Öyle olmasa bu milletin güvenliğine kast etmekten başka hiçbir anlamı olmayan Gezi kalkışmasının organizatörüne sahip çıkar mıydın hiç? 

Nitekim şaşırtmadın!

Sen yine gittin terörün yanında, bölücünün yanında, darbecinin yanında, sözün özü Kavala’nın yanında oldun…

Yetmedi, Cumhurbaşkanını tehdit ettin!

Yetmedi, hâkimleri ve savcıları tehdit ettin! 

Biliyor musun Özgür?

Seni şimdi enine-uzuna kayışlamak vardı ya, neyse… 

Sonuçta biz insanız… 

Yol biliyoruz, yordam biliyoruz… 

Hal biliyoruz, dil biliyoruz… 

Kısacası insanlıktan çıkamıyoruz senin gibi…