Bize eyvahlar olsun!

 

Televizyonda sahur programlarından birinde; kıyametin alametlerini sıralıyordu Prof. Dr. Mustafa Karataş hoca… 
Binaların çoğalması, cinayetlerin çoğalması, cariyelerin efendilerini doğurması, nüfusun dengesizleşmesi, ahlaksızlığın ve zinanın artması gibi daha neler neler… 
Hoca saydıkça, bu saydıklarından hangileri zuhur etti diye sorguladık kendi kafamızda… 
Ölçtük, biçtik, tarttık…  
Ve baktık ki, hakikaten de geriye bir tek İsrafil Aleyhisselam’ın sura üflemesi kalmış… 
Evet, evet… 
Hadislerde de geçen bu alametlerin tamamı neredeyse zuhur etmiş… 
Mesela Hicaz vadilerinden birinde Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş sel olup akmadıkça kıyamet kopmayacakmış… 
Bu ateşin Yemen’den yükseleceğini ifade eden hadis bilginleri de var; ancak tabi önemli olan bu ateşin nasıl bir ateş olduğu ya da olacağıdır… 
Bu kadar olup biteni bir araya getirince, anlıyor ki insanoğlu aslında küçük kıyamet çoktan kopmuş… Üstümüze bir gök kubbenin yıkılmadığı kalmış sanki.  
Niye mi “küçük kıyametimiz” dedik. 
Birlikte rahmet, ayrılıkta gazap var çünkü… 
Nitekim o gazapla karşıya karşıya değil miyiz? 
Bakın bakalım!
İslam dünyası zulüm altında, İslam dünyası inliyor, İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı var, İslam dünyası toparlanamıyor, İslam atmosferi oluşturulamıyor ve Müslümanlar birbirlerine bigane kalmış durumda. 
Ve biz kıyametin kopmasını bekliyoruz, öyle mi? 
Bize eyvah ki, eyvah!