BU KEZ OLACAK GİBİ

Hükümetin tarım ve hayvancılık faaliyetlerini destekleme konusunda attığı adımları hayli kıymetli buluyorum. Netice itibariyle hem tarımda hem hayvancılıkta Türkiye’nin istisna şehirlerinden birisi olan Erzurum’da yaşıyorum. 

Ancak desteklemelerle ilgili olarak geçtiğimiz yıllarda yapılan yanlış uygulamaların devam etmesi şeklinde olacaksa bu adımlar, hiç olmasın daha iyi!

Senelerce doğrudan gelir desteği adıyla çiftçiyi tembelliğe, ekip dikmemeye ve hazırı tüketmeye alıştırmadık mı? Ekmeğini tandırında, buğdayını değirmeninde üreten köylüyü, marketlerin müdavimi haline biz getirmedik mi?

Hiç unutmam, dayım köyden geldiğinde bize misafirlik ikramı olarak yoğurt, süt, yağ ve yumurta getirirdi. Ama aynı dayım şimdi köyden Erzurum’a geldiğinde dönüşte BİM’den alışveriş yaparak gidiyor. 

Yoğurt alıyor, sucuk alıyor, et, süt ve yumurta alıp götürüyor köye. Ekmek için bile un toptancılardan alınıyor artık. 

Böyle bir durumda üretimden, tarımdan ve hayvancılıktan nasıl bahsedeceğiz peki?

Şayet şöyle olursa bahsederiz: 

Eğer devlet çiftçiye destek olacağım diyerek dağıttığı paraları takip eder ve denetler ise…

Devlet dağıttığı paraların karşılığında ‘nerede üretim’ diye sorar ise… 

Devlet dağıtacağı paralar için üretimi şart koşar ise, işte o zaman tarımdan ve hayvancılıktan bahsedebiliriz. 

Yağlık ayçiçeği ekeceğiz, pancar ekeceğiz, yonca, gorunga, fiğ ekeceğiz, yonca ekeceğiz. Patates ekeceğiz, arpa-buğday ekeceğiz. Yem bitkisi desteğiyle hayvancılık yapacağız, hayvansal üretim yapacağız, kendi etimizi, kendi sütümüzü üreteceğiz, kendi yağımızı yapacağız. Üretimi ve üreteni destekleyeceğiz. Yoksa devletten tarım için hayvancılık için para alanlar gidip yan gelip yatmayacak. Köye dönene, tarla ekene, hasat biçene verilsin para, çiftin çubuğun başını bekleyene verilsin para. Terini toprağa akıtana verilsin para. 

Bunu sağlayabilirsek bu desteklerin bir anlamı olacak. İçimde öyle bir umut var ki, hükümet bunu bu kez başaracak.