BUNDAN SONRASI…

Kahramanmaraş’taki deprem felaketiyle birlikte herkesin ve hepimizin şapkamızı önümüze alıp düşünme vaktimizin geldiğinin altını çizmeliyim önce. Özellikle yıkılan yapılardaki teknik kusurların on binlerce cana mal olduğunu ifade ederek, şuna dikkat çekmek istiyorum. 
Erzurum’daki yapılarımız ne durumda? Bunlar depremle dayanıklı mı, değil mi? Bundan sonraki süreç nasıl olacak? Hepimizin aklında bu deli sorular var. Bir kere şunun vurgusunun yapılması lazım; herkes belediyelerden böyle bir hamle bekliyor ama bu kesinlikle belediyelerin altından kalkabileceği bir yük değil. Şöyle bir örnek vereyim; diyelim ki belediyeler kendi mahallerinde bir inceleme yaptı ve 500 bina depreme dayanıksız çıktı. Şimdi belediye böyle bir durumda ne yapabilir? Binaları boşaltsa o kadar insan nerede ikamet edecek? Bırakın Erzurum’u Türkiye’nin hiçbir şehrinde ve ilçesinde hiçbir belediyenin elinde stok konut imkanı yok. Bir belediyenin bu kadar insanın konut imkanını karşılama gücü var mı, oda yok! Gelelim depremle dayanıksız binalara; Erzurum’da depreme dayanıksız muhtemel binalar incelense kesinlikle tamamı ya da tamamına yakını 1999 öncesi deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş yapılardır. Üstelik bir betonun ömrü azami 30 yıldır; ne yaparsanız yapın 30 yaşın üzerindeki yapılar ekonomik ömrünü tamamlamış demektir. Bu evsaftaki binaların sayısıda hayli fazla olduğuna göre; demek ki kökten bir çözüme ihtiyaç vardır. Bu çözümde kesinlikle devletin elindedir. Kısa vadede stok konutlar üretilmeli ve depreme dayanıksız binalar boşaltılarak insanlara bu stok konutlarda barınma imkanı sunulmalıdır. Zahmetin ne büyük olduğunu anlamış olanlar zaten belediyelerin bu işin altından kalkamayacağınıda anlamış olmalılar. Sözün kısası, bu süreçte en büyük öncü güç hükümet, ilgili bakanlık ve TOKİ olmalıdır.