Buyurun, buradan yakın! 

“Biz aslında seçimi kentte kazandık. Bu kesim demokrasiye inanan, okuyan, araştıran, sorgulayan bir kesim. Fakat kırsal kesimden oy olamadık, köylüden destek göremedik. Bu normal bir durum, çünkü ellerine 500 lira verseniz, köyde harcayacak yerleri yok. Şimdi siz bunlara enflasyonu nasıl anlatacaksınız?” 

*

Özetle kim diyor bunu? 
Kemal Kılıçdaroğlu… 
Evet, yanlış okumadınız! 
Yenilginin faturasının köylüye kesildiğini gösteren bu cümleler, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ait… 
Köylüyü küçümseyen ve hakir gören bu cümleler, seçim yenilgisinden kendine pay çıkarmak yerine MYK’sını silbaştan dizayn eden Kılıçdaroğlu’na ait… 
Okuyanları ve işitenleri şaşkına  çeviren bu cümleler, “Adaylığı ben istemedim ki, benim adaylığımı benim dışımdakiler istedi” diyerek, zerre sorumluluk kabul etmeyen Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait… 
Daha sayalım mı? 

Ekrem İmamoğlu “değişim” dedi diye kıyameti kopartan… 
İmamoğlu’na yakın isimleri parti yönetiminden uzaklaştıran Kılıçdaroğlu, son olarak dedi ki: 
-Herkes kendi işini yapacak, belediye başkanları da seçildikleri illerin belediye başkanlığını yapacak…  
Yani? 
Yanisi şu:
-İmamoğlu otur oturduğun yerde ve işine bak! 
Tabi bunu derken, yumuşak bir geçiş cümlesi de kuruyor CHP Lideri: 
-Genel Başkanlık dediğiniz çok önemli bir makam değil ki!
İyi…
Güzel… 
Hoş da… 
Sormazlar mı şimdi sana: 
-Madem önemli değil, onca yenilgiye rağmen ne diye bekliyorsun o koltuğun başını? 

*

Görüyorsunuz işte… 
CHP’nin bir diğer adı; çelişki… 
CHP’nin bir değer adı; muamma ve belirsizlik… 
CHP’nin bir diğer adı; görüş ayrılığı, ihtilaf ve parti içi didişme… 
Bu olup biteni görünce; 28 Mayıs’ta nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü çok daha iyi anlıyor insan… 
Hakikaten ya…
Verilmiş sadakamız varmış gerçekten de…