COĞRAFYA KADER Mİ?

Ben mi çok duygusal davranıyorum bilmiyorum ama ülkenin doğusuna doğru gidildikçe her şey değişiyor. İbn-i Haldun demiş ya, “Coğrafya Kaderdir” diye, gerçekten de öyle. Bazı şeyler, bazı ihmaller, bazı boşvermişlikler, yaşadğımız coğrafyayı kaderimiz haline getiriyor.

Ne demek istediğime gelince: geçtiğimiz hafta Sivas’ta yaşayan bir yakınımın düğününe katılmak için ailece yola çıktık. Erzincan’dan Sivas’a gidene kadar deyim yerindeyse akla karayı seçtik. O nasıl bir berbat yol, o nasıl bir rezil yol, o nasıl bir sıkıcı yoldu öyle. Yani Erzurum’dan ve Erzincan’dan Sivas’a gitmek isteyenler bu yolu çekmek zorunda mı? Madem bu yolu kullanmak zorundayız, bari adama dönüştürün o yolu da, çileye dönüşmesin yolculuklar. Düşünün ki, aynı yoldan geri dönmemek için dönüşte Amasya-Erzincan yolunu kullanmak durumunda kaldım.

Daha önce de batıya doğru seyahat etmiştim, kaymak gibi otobanlar, bölünmüş yollar, resmen gözü kapalı seyahat ediyorsunuz. Ama iş doğuya gelince akla karayı seçiyorsunuz.

Şunu da belirtmeliyim ki, o kaymak gibi yolları kullanırken, devletimize zeval gelmesin diye dualar eden biriyimdir. İlaveten bölünmüş yol başarısından dolayı her fırsatta da AK Parti hükümetlerini savunan birisiyimdir. Ama gelin görün ki, aynı duyguları Sivas-Erzincan yolu için paylaşamayacağım, çünkü tam bir rezalet. Asfalt erimiş mi, çürümüş mü belli değil. Alabildiğince kasis, çukur, derme çatma şeritler, öyle ki, kendinizi surviver yarışmasında bile zannedebilirsiniz.

Ulaştırma Bakanı, bölünmüş yollara her fırsatta atıfta bulunuyor ya, ben de Sayın Bakana şunu demek istiyorum:

“Sayın Bakanım! Bu yolu bir görün, ondan sonra bölünmüş yollarla gurur duymaya haklı olarak yine devam edin. Ama eminim bu yolu gördükten sonra bu bölge insanına nasıl bir çilenin reva görüldüğünü anlamış olursunuz”