DEDİKODU BİZİM İŞİMİZ!

Hep deriz:

-Dedikoduya bayılıyoruz, diye…

Bir misal, Erzurumsporlu futbolcu Novikovas…

Geçtiğimiz hafta oynanan Menemenspor maçına soğuk algınlığı yüzünden çıkamamıştı Litvanyalı yıldız…

Hakikat bu iken öyle şeyler konuşuldu ki, aman Allah’ım!

Yok, Novikovas parasını alamamış, pılını pırtını toplayıp gitmiş!

Yok, Novikovas başka bir takımla anlaşmış, sözleşmesinin feshini istemiş!

Yok, havalimanındaymış, uçağa binmiş!

Yok, valizleriyle birlikte tesislerden ayrılmış!

Ve daha neler, neler!

İnsaf ya hu!

El insaf!

Ardı arası soğuk algınlığı geçirmiş ve sahaya çıkamamış diye bir futbolcunun arkasından üretilen dedikodulara bakar mısınız?

Neyse ki, takımın idman fotoğraflarından herkes gördü ki, Novikovas hiçbir yere gitmemiş ve Erzurum’daymış…

Maalesef böyleyiz işte…

Uydurmayı, birin üzerine üç koymayı, aslı astarı olmayan sözlere allayıp pullayıp kendimizi bile inandırmayı çok seviyoruz…

Peki, bu sadece futbolda mı?

Elbette değil…

Bu memlekette konuşulan her ne kadar konu varsa, hepsi için geçerlidir bu durum…

Çarşıda, pazarda, kurumda, dernekte, sporda, sanatta, siyasette, kısacası her yerde…

Muhakkak Allah en doğruyu bilen ve her şeyi görendir, iman etmiş, inanmışız buna… 

Ama var ya!

Hiç günah işlemediğimizi düşünelim mesela; sadece ve sadece bu dedikodu ve iftira yüzünden bile fena halde çekeceğimiz var bizim…

Ve yine hep deriz ya:

-Allah o günümüzde yardım ede bize, diye…

Hayret!

Sanki o gün için yatırımı bugünden kendimiz yapmıyormuşuz gibi…

Yatırım, evet…

Ha ateşimiz için odun, ha kurtuluşumuz için sevap…