Depresyondayız, çünkü…

Geçenlerde bir gazete haberine ilişti gözümüz; 9 sütuna manşet bir de başlığı vardı: 
“Her 10 kişiden 9’u depresyonda!” diye… 
Biraz abartı gibi gelse de, haklılık payı da yok değildi hani… 
Evet, öyle… 
Belirtilerinden bahsedilmiş mesela… 
Yalnız kalma isteği, içe kapanma, konuşmaya üşenme, gün boyu uyuma hissi ve ekranlara hapsolma… 
Şimdi bu belirtilerden hangisi yok sizde?
Dikkat edin, “var” demedik, “yok” diye sorduk… 
Çünkü neredeyse bu belirtileri hepimiz yaşıyor, hepimiz benzer durumlar içerisine giriyoruz… 
Çok net ifade edelim; bunun başlıca sebeplerinden birisi, manevi boşluk… 
Çünkü maneviyatla aramıza o kadar kalın duvarlar ördük ki, bırakın ibadeti ve taati, duanın gücünden ve pozitif enerjisinden bile uzak kaldık… 
Dua, evet… 
Denilebilir ki, ruhsal sorunlar yaşayan insanlar için belki de terapilerin en güzeli… 
Sonra meşguliyet… 
Herhangi bir şeyle, bu bir kitap olabilir, el sanatları olabilir, fotoğraf çekmek, resim yapmak olabilir… 
Ama çoğumuzda bu da yok!
Peki, biz ne yapıyoruz? 
Kendimizi ekranlara hapsediyoruz, sosyal medyada o kadar çok vakit geçiriyoruz ki, kendi ailemiz içerisinde bile iletişime son veriyoruz… 
Hatırlayın mesela!
En son çocuklarınızla ya da sevdiklerinizle şöyle göz göze ne zaman muhabbet ettiniz?
Hatırlayın mesela!
Çocuklarınızla, eşinizle ya da dostunuzla en son ne zaman bir film izlediniz?
Hatırlayın mesela!
En son komşu ya da akraba ziyaretini ne zaman gerçekleştirdiniz?
Yahut iş arkadaşlarınızla mesai dışında en son ne zaman bir araya gelip, vakit geçirdiniz? 
Bir anda cevap veremiyorsunuz değil mi, önce hatırlamanız gerekiyor… 
Sorun burada işte… 
Depresyondayız, evet… 
Çünkü iletişimi kaldırdık, çünkü iletişimi katlettik, çünkü muhabbeti kestik… 
Ne sanıyordunuz?
Muhabbetin olmadığı yerde sıhhat ve afiyetin olacağını mı yoksa?