ERZURUM… İSTANBUL… 

Bu coşku yarım kalmasın!

İstanbulspor’la başlasın, finalle devam etsin inşallah!

Etsin ki, bizi türlü oyunlarla düşürdükleri Süper Lig, üçüncü kez yeni mekânımız olsun… 

Hele şu Çarşamba gelsin bir… 

Kazım Karabekir Stadyumu’nu tıka-basa dolduralım da, gerisine Allah kerim… 

İstanbul’daki rövanş maçına da gidelim, gitmeliyiz de… 

Bundan yıllar önce Dadaş neler yaşamıştı İstanbul’da, hatırlayalım ve hatırlatalım!

Dadaş bilsin ki, İstanbul’da da sahipsiz değil, tıpkı Erzurum’da sahipsiz kalmayacağından emin olduğumuz gibi… 

Şimdi!

İstanbul’da onlarca Erzurum hemşehri derneği var ve tabi federasyonlar… 

Her fırsatta “Erzurum” diyor ve bazı bazı da Erzurum’a ayar vermeye çalışıyorlar ya, boy göstermenin tam zamanı o halde… 

Organize olsunlar şimdiden… 

İstanbul’un bir başından diğer başına kadar el ele versinler, omuz omuza versinler ve Pazar günü İstanbul’da önlerine gelen Erzurumluyu maçın oynanacağı stada taşısınlar… 

Biz de diyelim ki, İstanbul’da Erzurum sahipsiz değil… 

Biz de diyelim ki, İstanbul’da Erzurum ismini layıkıyla temsil edenler var… 

Biz de diyelim ki, İstanbul’da yüreği Erzurum için çarpanlar var… 

Bırakalım şu parti pırti işlerini bir kenara!

Herkesin siyasi görüşü ve siyaseti kendine; dolayısıyla Erzurumspor’u siyasete kurban etmeyelim!

O maçta herkes olsun!

O maça herkes gelsin!

Erzurum dedikleri zaman burunlarının direği sızlayan ne kadar Dadaş varsa, takımını oralarda sahipsiz bırakmasın! 

“Biz” desin!

“Varız” desin!

“Dadaş’ı kimse yok sayamaz!” diye haykırsın gerekirse… 

Çünkü biz öyle yapacağız!

Erzurum’da oynanacak maçta da, İstanbul’da oynanacak maçta da yerimizi alacak ve mavi beyaz coşkuyu birlikte yaşayacağız… 

Ölçeceğiz, biçeceğiz… 

Ve İstanbul’daki hemşehrilerimizin Erzurumspor’u ne kadar sevdiklerini, Erzurum’a ne kadar ilgi duyduklarını ve bu şehrin futbol takımını ne kadar önemsediklerini kendi gözlerimizle göreceğiz… 

Ondan sonrası mı?

Sonrası belli: 

Elimizde bol bol malzeme olacak ve “İstanbul’daki Erzurum” bahsi her açıldığında biz iki cümleden sadece birisini kuracağız...  

Birincisi; 

-İstanbul’daki Erzurumlu hemşehrilerimiz ne diyorsa, başımız gözümüz üstünedir… 

İkincisi ise; 

-İstanbul’daki Erzurumlu hemşehrilerimizin Erzurum diye bir derdi yok!.. 

Ve biliyor musunuz?

Biz ilk cümleyi kurmakla mükellef olacağımızdan kesinlikle eminiz… 

Siz ne dersiniz?