ESNAFA HAKSIZLIK…

Çok garip bir huyumuz var, “verin yiyelim” diyoruz, ama ardını hiç hesap etmiyoruz… Ekim ayından bu yana deyim yerindeyse dengeleri alt-üst eden küresel ekonomik kriz, bizim ülkemizi de etkiledi.

Elektrik zamlandı, su zamlandı, gıda fiyatları arttı, kısacası hayat pahalılığı her alanda kendini gösterdi…

Ve buna mukabil; geçtiğimiz yıl bu zamanlar asgari ücret 2 bin 800 liraydı ama bugün oldu 5 bin 500 lira…

Hepimiz şunu beklemiyor muyuz?

Fiyatlar indirilsin, indirimler olsun…

Yalan yok, hepimiz bekliyoruz…

Peki, kaçımız bu işin ardını hesaba katıyoruz…

Bir esnaf düşünün!

Bağ-Kur primi ödüyor, geçtiğimiz yılın neredeyse iki katı…

SSK primi ödüyor, geçtiğimiz yılın neredeyse iki katı…

Dükkân kirası, elektriği, suyu, personel maaşı ödüyor, geçtiğimiz yılın neredeyse iki katı…

Şimdi söyler misiniz?

Bu esnaf indirimi neye göre yapsın, nasıl yapsın?

O istemez mi daha çok satış yapmayı?

O istemez mi kasa kasa mal satıp, yan gelip yatmayı?

İster elbette…

Ne var ki, maliyet denilen bir hesap var… Ve dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse maliyetine ne iş yapar, ne de kılını kıpırdatır…

Tamam, hayat pahalılığının kabul edilebilir bir tarafının olmadığını bizler de biliyoruz, üstelik bu konuda herkesle de hemfikiriz…

Ama neylersiniz ki şu anda şartlar bunu gerektiriyor ve dünyada bu durumu sadece biz de yaşamıyoruz, bütün ülkeler yaşıyor…

Bu sebeple şu “biz ucuza yiyelim de, geride kalanın ne hali varsa görsün” anlayışını artık terk etmeliyiz…

Esnafa yüklenmekten, haksızlık etmekten, hatta ve hatta esnaf kesimini haksız kazanç elde etmekle suçlamaktan vazgeçmeliyiz…

Adamların aldığı da belli, sattığı da belli, ettikleri masraf da belli…

Her şey de kabak gibi ortada zaten!

Hal böyle iken tavsiyemiz şudur ki;

Enerjimizi bunlarla tüketmenin bir manası yok; önümüze bakalım ve bu sıkıntıları birlikte nasıl aşabiliriz, bu sorunun cevabını arayalım…