Hayvan sevgisi

Bazı insanların hayvanlara karşı ne kadar önyargılı yaklaştıklarını görünce üzülüyorum ve içten içe bir gülme tutuyor beni bazı davranışlara şahit oldukça. 
Yerden bitme sevimli bir şeyden çığlık atarcasına kaçan arkadaşlarımı gördüğümde şaşıp kalıyorum, sorgulama ihtiyacı duyuyorum. 
Bu korkuya bir anlam vermek istiyorum sebebini bilmek istiyorum. Dinlediğimde genelde bu korkunun temelinde başta hayvan sevgisine duyarlı olmayan bir aile ortamında yetişen çocuklarda, hayvana bilinçsiz yaklaşım ve atılım sonucu gördüğü tepkiden dolayı hasar alan kişilerde kalıplaşan bir davranış oluyor. 
Sokakta yaşayan masum canlarımızın aslında bizden pek bir beklentisi yok. Bir kap mama bir kap su ve bir kucak sevgi arayışındalar sadece. 
Gelin görün ki sevgiden mahrum yetişen toplumlarda yaşayan sokak hayvanları da örselendiği ve yaftalanıp dışlandığı için bize karşı savunma mekanizmasına geçiyorlar. Havlayıp, tıslayıp, kendisinden uzaklaşmamız için doğaları gereği fevrileşiyorlar. 
Bu davranışları sezdiğimiz canlara zaten nasıl yaklaştığımızı bilmediğimiz için travma yaşıyoruz. 
Oysaki agresif bir hayvanı sakinleştirmenin yolu kucaklamak değil önce güven kazanmaktır. Güvenini kazandığımız hayvan çözülecektir ve şefkatini zaten sunacaktır doğal olarak. 
Aslında insan ve hayvan arasında ortaklaşa buluşulan nokta her iki tarafın da birbirine zaman ayırması gerektiği. Korkan bir insan da güven duymak için uzaktan da olsa bir arada bulunmalı, korkan bir hayvan da. Ama temelde sevgi ve şefkat hissedilmeli ki dünyanın bu varlıklarla ne kadar güzelleştiğini görüp benimseyebilelim. Sevginin saramayacağı yara, aşamayacağı engel, yenemeyeceği korku yoktur.