İbrahim… Ateş… Ve Refah…

İsmi bizde saklı kalsın; Yeniden Refah Partili bir dostumuz; 31 Mart’ta kendileri açısından nasıl bir sonuç ortaya çıkacağına dair görülerimizi sordu… 
Erzurum’un durumu zaten malum; yerelden ziyade Refah’la ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursak; şunu söylemeliyiz evvela:
Bir kere, 14 Mayıs seçimlerinde arkasına aldığı rüzgârı kaybetti Yeniden Refah… 
Hatırlayalım!
Fatih Erbakan, Cumhurbaşkanı adayı olacaktı, vazgeçti ve Cumhur İttifakına destek verme kararı aldıklarını açıkladı… 
Öncesinde ne olmuştu? 
Muhafazakar seçmen, Erbakan’ın aday olma girişimine tepki göstermiş, kendisinden hayra motor, şerre de fren olmasını beklediklerini ifade etmişti… 
Sonrasında ne oldu? 
Fatih Erbakan, bu kesimin çağrısına kayıtsız kalmadı ve adaylıktan vazgeçerek, Cumhur İttifakı çatısı altınad seçime girdi… 
Hal böyle olunca da, muhafazakâr seçmenden büyük bir destek gördü… 
Şimdi gelelim yerel seçimlere: 
Ne yaptı Fatih Erbakan? 
Yerel seçimlere kendi adaylarıyla gireceklerini açıklamakla kalmadı; İstanbul ve Ankara’da da Cumhur İttifakı dışında kalacaklarını beyan etti… 
Galiba zannetti ki, 14 Mayıs’ta arkasına aldığı rüzgâr, 31 Mart’ta da partisini uçuracak… 
Halbuki çok yanıldı… 
Sebebine gelince: 
Refah’ın İstanbul ve Ankara’da seçim kazanması mümkün mü?
Elbette değil… 
Peki, böylesine net bir tablo ortadayken, İstanbul ve Ankara’da CHP’nin karşısında hep birlikte durmak yerine neden Cumhur İttifakı dışında kalmayı tercih etti? 
Çok açık: 
Demek oluyor ki, İstanbul ve Ankara’nın CHP’den kurtarılması onlar için hiçbir anlam ifade etmiyor… 
Yani CHP’de kalsa da olur, kalmasa da… 
Şimdi can alıcı soru: 
İstanbul ve Ankara’nın CHP’de kalmasını kim/kimler istiyor? 
Bir: CHP…
İki: DEM… 
Üç: SAADET…
Ve dört: Bilumum çer-çöp partiler… 
Şimdi Yeniden Refah diyecek ki, onlar arasında biz yokuz, öyle mi? 
Belki resmen yoklar; ancak aldıkları konum itibariyle -kimse kusura bakmasın- saflarını çok da güzel belli ettiler… 
Yanlış anlamayın!
Bunların durduklarını belli ettikleri saf, ağzında su taşıyan karıncanın tuttuğu saf değil kesinlikle!
Özetle bunlar şöyle demiş oldu: 
“…İbrahim yansın istemeyiz ama bu ateş de sönmesin!”