İyilik, iyilik, iyilik…

Hani demiş ya Yaşar Kemal: 
“O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler…”
Tabi bu mısranın devamı da var ya, bilenlerde kalsın artık…
Farkında mısınız?
İyi insan olamıyoruz bir türlü!
İyiliklerde buluşamıyoruz, iyilikleri paylaşamıyoruz, iyilikte yarışamıyoruz…
Sürekli kötülük!
Sürekli kötücülük!
Sahi!
Kaçımız birbirimizin iyiliğini isteyip, kaçımız birbirimizin iyiliği için çalışıyoruz…
İşimiz gücümüz haset ve husumet! 
İşimiz gücümüz hınç ve linç!
İşimiz gücümüz hesap kitap! 
Peki ya sonra?
Sonrası yok, çünkü kötülüğün sonu yok… 
Bakınız!
Hayat size mutluluğun, iyiliğin ve güzelliğin şifrelerini verir… Ve sizin sonunuz o şifreleri nerede ve nasıl kullandığınıza göre değişir ya da şekillenir…
Üzerinize ya mutluluğu çekersiniz yahut kötülüğü…
Hele kötüyseniz, kötülüklerin çekim noktasına dönüşürsünüz zaman sonra…
O yüzden iyilik saçın etrafınıza!
Gülün ve gülücükler saçın! 
Plansız yaşayın hayatı ki, başka planlar yüzünden yarı yolda kalmayın! 
Bu bir enerji aslında…
Siz, yaptığınız kötülüklerin kimse farkında değil sanırsınız ama o iş öyle değildir…
Çünkü süze mutlu olun diye verilen şifreler, sizin bir nevi ayak izinizdir…
Nereye giderseniz gidin, nerede olursanız olun, yerinizi hemen belli ederler…
O yüzden siz siz olun, iyiliklere doğru yelken açıp, iyiliklere doğru kırın dümeninizi… 
Aksi halde korkunç dalgalar arasında kaybolup gidersiniz…