KADIN VE MEDENİYET SEMPOZYUMU’NA DAİR 

Erzurum KADEM iki gün süren "Kadın ve Medeniyet" konulu sempozyum gerçekleştirdi. Açılış ve kapanış oturumlarını takip etme fırsatım oldu. Kapanış oturumunda tüm oturumların değerlendirilmesinin yapılması, kaçırdığım oturumlar hakkında az da olsa kanaat sahibi olmamı sağladı.

 

Evvela bu değerli sempozyumun mimarı KADEM Erzurum Şube Başkanı Sayın Av. Fatime Alkan'ı kutluyorum. Sempozyum'un paydaşları Atatürk Üniversitesi ile Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ydi.

 

Doç. Dr. Nilüfer İLHAN'ın "Türk Edebiyatında Belleğin Aktarıcısı Olarak Şehrazat’ın Çocukları: Büyükanneler" başlıklı bildirisi ilgimi çekti. Şehrazat'ın Şehriyar'ın yaralı bilincini onarması ve onda yeni bir bellek oluşturması akıllı bir kadının erkeği nasıl dönüştürebileceğini göstermesi açısından mühim. O klasik sözü de bu açıdan değerlendirmeli: "Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır." Tabi kadınların erkekleri güdüleme kabiliyetini de ortaya koyuyor kanaatimce Şehrazat. Daha önceki kadınlarını katleden bir adamdan 1002'nci geceye bambaşka bir şahsiyet örüyorsa, kadın tesiri yüksek bir güç. Her kadın mı, belki. Akıllı kadınlar, kesin!

 

Doğu veya güneydoğuda "töre cinayeti" adı verilip töre kelimesinin itibarsızlaştırıldığı, olumsuz bir kavrammış gibi algılanmasına hizmet eden cinayetlerin arkasında da büyük oranda oğlunu, kocasını güdüleyen bir kadın olduğu edebiyatta ve sinemada sıkça işlenen bir hakikat. Kadın adamı vezir de eder rezil de...

 

Tam burada Prof.Dr. Dilaver Düzgün hocamızın "töre" kelimesine kastedilmesine şiddetle karşı çıkması beni ziyadesiyle memnun ve mutlu etti. Töre milli ve manevi duyguların, düşüncelerin hayat pratiğine denir. Hal böyleyken bir cinayete Karadeniz'de "namus cinayeti", İstanbul'da güya eğitimli kesimde gerçekleşince "yasak aşk cinayeti" vb derken neden güneydoğuda "töre cinayeti" deniyor. Töre kelimesi, cahil ve eğitimsiz halka yakıştırılarak itibarsızlaştırılıyor. Cinayet cinayettir kardeşim. Her bölgede farklı isim alamaz. "Kadın cinayeti" kavramına da karşıyım. Erkekler erkekleri de kadınları da öldürüyor. Kadınlar erkekleri, çocuklar babalarını ve annelerini öldürebiliyor.

 

TRT Ankara Radyosu Müdürü Doç. Dr. Merdan Güven ağabeyim "türkülerde kadın" konusunu işlerken keşke Erzurum türkülerinden örnek vereydi. Erzurum türkülerinde sıkça "ağam yar paşam yar" veya "ağam hey paşam/şahım hey" tekrarları, ünlemleri geçer. Bu türkülerdeki ağa "erkek"tir, paşa "kadın"dır. Erzurum'da kadına paşa derler, paşa kadınları vardır her sokağın... Merdan ağabeyi türkülerden konuşurken ben Hacı Arif Bey'in "Vücud ikliminin sultanı sensin" şarkısını mırıldanıyordum. Allah'ın esmasının varlık olarak vücut bulması ve tüm vücudun sultanının kadın olması. "Cennet annelerin ayağı altındadır" hadis-i şeriflerinin yansıması gibi...

 

Adını vermeyeceğim. Bir erkek hocanın o kadar hanımefendinin içerisinde, misafirlerin, gençlerin, öğrencilerinin karşısında erkeği ve kadını anlatırken (ölmek yerine) "erkek geberdiğinde…" demesini yadırgadım, kınadım. Aklım almıyor hâlâ... Yazık!

 

Prof.Dr. Erdoğan Erbay'ın İntibah romanının kahramanı Mehpeyker üzerinden Namık Kemal'e yüklenmesini abartılı ve yanlış bulduğumu söylemeliyim. Mehpeyker'i üretilmiş bir kadın modeli olarak ifade etmesi oldukça zorlama bir yorumdu. Mehpeyker de var toplum da Ali Bey de Dilaşub da... Hoca "Mehpeyker tipinin ifşası"nı eleştirse bir noktaya kadar anlayabilirdim.

 

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kurul Üyesi Avukat Zennure Yıldız hanımefendinin Nurettin Topçu'dan alıntılayarak özetle teknik ilerlemeye, teknolojiye "medeniyet" demesini de asla kabul edemem. Medeniyet hukuk, inanç ve kültürü kapsar. O vakit teknolojinin çok ileri olmadığı çağlardaki insanlar medeni değil miydi, meselâ peygamberler, filozoflar... Bugünün insanı mı, binlerce yıl evvel yaşayan bir filozof mu, en küçük hayvanın hakkını gözetip vakıf kuran ceddimiz mi daha medeni? Görüyoruz tekniğin ve teknolojinin kitleleri, insanları nasıl katlettiğini... Av. Zennure Yıldız'ın türkülere ve bilhassa Erzurum türkülerine vukufiyeti beni şaşırttı ve sevindirdi. İki Erzurum türküsü söyleyecekti, hatırlattım, borçlu kaldı.

 

Evet, tüm sosyal bilimler alanlarında olduğu gibi akademide ve araştırmacılarda en büyük eksiklik "disiplinlerarasılık"tır. Bir bilgi birçok disiplinin alanına girer. Meselâ türkü... Hem musiki adamları incelemeli türküyü hem tarihçi, coğrafyacı, sosyolog, felsefeci, ilahiyatçı, dilbilimci, halkbilimci, antropolog...

 

Velhasılıkelam, kadın Türk töresinde ve inancında baştacıdır. Binlerce yıldır Türk kültüründe devletin en üst kademesinde de var olmuştur, yuvasını yapan, ocağı tüttüren de... Bu noktada yakın tarihe kadar kadını şeytan gören Batı'dan alabileceğimiz hiçbir bilgi ve anlayış yoktur.

 

Erzurum'daki halkın Çifteminareli Medrese" dediği tarihi yapının asıl adı "Hatuniye Medresesi"dir.

 

Çok şey konuşuldu... Kadın ve hukuk, aile, tarih, kültür, eğitim... Bildiriler kitabı yayımlayınca hepsini enikonu okuruz inşallah.

 

Güzel bir organizasyonu daha başarıyla tamamlayan Fatime Alkan hanımefendiyi ve çalışkan ekibini tebrik ediyorum.