Kalp ekmeği… 

İnsanlara beddua etmeyin!
Sadece şöyle dua edin:
“Kalbinin ekmeğini ye!” 
Böyle bir dua, hele ki karşınızdakinin kalbi fenalıklarla doluysa emin olun bedduadan beter eder insanı… 
Kalbin ekmeği, evet… 
Kalbin ekmeğini yemek… 
Öyle derlermiş eskiden; kaldı ki, buna benzer daha birçok veciz söz ve deyim vardır lügatımızda… 
“Allah gönlüne göre versin” de denilir bazen, ki bu da aynı kapıya çıkar… 
Ve kalp öyle bir organdır ki;
“Ayağı taşa değen kalbini yoklasın!” diye bir de tembihat vardır büyüklerden… 
Uzun sözün kısası, kalbi yoklamak ve yine kalbi güzelliklerle doldurabilmek çok önemli… 
Deneyenler ve kalbi güzel olanlar bilir… 
Her işleri rastgider… 
Her istedikleri olur… 
Hatta hiç beklemedikleri yerlerden bile kapılar açılır kalbi güzel olanlara… 
“Olmaz!” dediği her iş olur… 
“İmkansız!” dediği her şey anında mümkünata dönüşür… 
Kalp ekmeği budur işte… 
Kalbin ekmeğini yemek böyledir… 
Allah, hepimizin kalbini güzelliklerle, mutluluk, huzur, hüsnü niyet ve muhabbetle doldursun… 
Doldursun ki, karnımız doysun kalbimizin ekmeğiyle… 
Yüzümüz gülsün…
İşimiz yol alsın… 
Ruhumuz dinç ve dingin, bedenimiz sağlık ve sıhhatle mülaki olsun… 
Unutmadan!
Kalp sadece ruhu beslemez!
Kalbi bozuk olanın zamanla bedeni de sıhhatsiz kalır… 
Ezilir, üzülür, büzülür ve çürür… 
Yani?
Yanisi şu: 
Siz, siz olun!
Sakın beddua etmeyin kimseye!
Sadece kalbinin ekmeğini yemesi niyazında bulunun, yeter… 
Hem de fazlasıyla…