Kendimiz olabilmek

Kalabalıktan, gürültüden, sonu gelmeyen yorgunluktan ve hep başkaları için çaba halinden o kadar yıpranıyoruz ki toplum içinde. 
Bir süre sonra kendi içimizdeki dünyaya çekilip derman aramaya başlıyoruz. Çünkü dermanı dışarıda aramanın zaman kaybı olduğunu anlıyoruz.
İçimize döndüğümüzde kendimizi aslında ne kadar ihmal etmiş olduğumuzu görüyoruz. 
Ne iç sesimize kulak vermişiz, ne hak ettiğimiz değeri kendimize vermişiz. Hep yitik benliğimizin başkaları uğruna yaftalanışından böyle olmuşuz. 
Bu acı verici durum ne kadar geç fark edilirse o kadar iş işten geçmiş oluyor maalesef. 
Çünkü bazı şeyler artık üstümüze yapışır gibi kalıp buluyor ve asıl benliğimizi başta ıslak harç gibi çevreleyip katman katman gizledikten sonra betonlaşınca; balyozu elimize alıp parça parça edesiye o betonları yıkamadıktan sonra maalesef ki biz biz olmaktan çoktan uzaklaşmış oluyoruz. 
Kendimizden ne kadar kilometre uzaklaştığımıza bakarak değil, daha ne kadar uzaklaşmadan fren yapabileceğimizi kestirmektir mühim olan. 
Bu yüzden lütfen ihmal etmeyelim kendimizi. 
Arada bir duygularımızın varlığını hatırlayalım, hatta gözyaşını eksik etmeyelim başta. Çünkü ağlayabildiğimiz kadar insanızdır. 
Çünkü yüreğimiz bir şeyler için sızlıyorsa insanızdır. 
Bize düşen bu yüreği canlı tutabilmek. 
Kendimizden uzaklaşmamak. 
Dünyevi işler ve yoğunluk içinde kendimizi kaybetmemek. 
En önemlisi kendimiz olabilmek.