KÖYDEN KENTE GÖÇ

Şehirlerin ekonomileri üzerine konuşurken, sık sık kullandığımız bir kavram vardır:
Köyden kente göç!
Peki, bunca tartışma arasında hiç “kentten köye göç” diye bir kavram duydunuz mu?
Duyamazsınız, çünkü böyle bir şey yok!
Peki, insanlar köyden kente neden göç eder, onu araştırdık mı?
Hayır, araştırmadık, çünkü buna gerek duymadık!
Köylü üretemedi, kaçtı.
Köylü kazanamadı, kaçtı.
Köylü zarar etti, kaçtı.
Köylü tarlasını sattı, kaçtı.
Köylü hayvanını sattı, kaçtı.
Çiftini çubuğunu bıraktı, kente göçüp, orada idare etmeyi tercih etti.
İdare dedik ama hoş bu gaz lambası değil ki, idarede yakasın!
Gidin Erzurum’un kenar mahallelerine ve bakın bakalım!
Gelir düzeyi düşük olan insanların büyük bir bölümünü köyden kente gelenler oluşturuyor.
Sebebi belli, çünkü ekonomik güçleri yok.
Ve sıkı durun!
Bu insanlar bir zamanların üreteni, üretip kazananı ve deyim yerindeyse bir eli yağda, bir eli balda olan kesimiydi.
Şimdi yoklara mahkum haldeler.
Niye geldiniz, diyebilir misiniz?
Keşke gelmeseydiniz, diyebilir misiniz?
Kimse kusura bakmasın, hayır!
Buna hiç kimsenin ve hiç birimizin hakkı yok, olamaz da!
Herkes tutturmuş bir “tersine göç” hikayesi, söyleyip duruyor…
Ey ahali!
Tersine göç demekle ve tersine göçü yazmakla tersine göç olmuyor. İşin icraat kısmına bakmak lazım!
Formül belli:
Köylüleri kente göç ettiren nedenleri ortadan kaldıracaksınız önce!
Onlara kazandıracaksınız, kazanmaları için gerekli ortamı oluşturacaksınız. Kendi toprağımız dururken, kendi üretim kabiliyetimiz dururken, elin gâvurundan sentetik ürünler satın almayacaksınız!
Kendi içinize döneceksiniz, bu milleti ve özellikle de köylüyü özüne döndüreceksiniz.
Bunun başka da bir yolu yok!