KUTSALINI YEDİRTMEK! 

O el var ya, o gizli el…  
O akıl var ya, o üst akıl; işte böyle kendi kutsallarını yedirir adama… 
Saadet Partisi… 
Çok ilginç değil mi, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanmasına zemin oldu… 
Ve açıklamayı da, SP Lideri Temel Karamollaoğlu yaptı… 
Dedi ki: 
-Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu… 
Peki, Kılıçdaroğlu kimdi? 
Kılıçdaroğlu, Erbakan'ın ev hapsinden normal hapse girmesi için Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurmuş bir isimdi… 
Yani; 
-Erbakan, sağlık sorunları olsa bile cezasını konutunda değil, hapiste çekmeli, diyen isimdi… 
Hatırlatma bu kadar!
Varsın bundan sonrasını “Milli Görüş” ve “Merhum Erbakan’ın” siyaset çizgisinde yürüdüklerini iddia eden Saadet Partililer düşünsün! 

Eblehler diyor ki; 
- Erdoğan gidecek, Kılıçdaroğlu gelecek… 
- Erdoğan gidecek, demokrasi gelecek… 
Sizce de ilginç değil mi? 
Kaybettiği seçimleri uç uca ekleyecek olsanız, buradan Ankara’ya kadar yol olacak bir siyasi parti lideri, kendi adaylığını kabul ettirmek için olmadık taklalar attı, olmadık kılıklara girdi… 
Kendini öyle bir dayattı, öyle bir dikte ettirdi ki, bu uğurda masayı dağıtma pahasına bir yol ayrımına bile girdi… 
Ve bunun adı demokrasi, öyle mi?
Ve bunun adı özgürlük, öyle mi? 
Olmaz da, hadi oldu diyelim… 
Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı oldu ve yönetim bu masanın eline geçti varsayalım… 
Ne olur, biliyor musunuz? 
Daha ilk altı ayda Cumhur İttifakını mumla arar bu ülke… Ve dahi belini bir daha toplayamaz bu millet… 
Bu durumda ne denilmelidir sizce?
Ne olacak, tabii ki de:
Allah esirgesin!