Linç kültürü

Aslında bu Türkiye’nin genel bir sorunu ama Erzurum’da niyeyse çok daha fazla rastlanıyor gibime geliyor. Birbirimizi ezmeyi, linç etmeyi o kadar seviyoruz ki, bu alanda yarış veriyoruz kendimizle. 
Bazen bu soruyu ben de soruyorum kendi kendime, Erzurum niye böyle diye? İşte bu yüzden, çünkü birbirimizi o kadar çok eziyoruz, her işimizi ezmeye o kadar çok yer arıyoruz ki, ne isa’ya yaranabiliyoruz ne Musa ‘ ya yaranabiliyoruz. Hiçbir işimizden fayda göremediğimiz için de yerimizde sayıp duruyoruz. 
Bahsettiğim şey linç kültürü. Benim gibi düşünmüyorsan, öl! Benim gibi hareket etmiyorsan senden kötüsü yok! Benimle aynı görüşe sahip değilsen, cehennemin dibine kadar yolun var! Yani böyle bir şey olabilir mi? 
Bunun adı resmen insanlıktan çıkmaktır. Örneğini iki gündür yaşıyoruz, Sinan Oğan’ı öyle bir linçlediler ki, sanırsınız herkes iyi bir tek o kötü. Bu sadece en canlı ve sıcak örnek olabilir ama az düşünsek daha buna çok örnekler verebiliriz. 
Çağrım şu yönde olacaktır, bu alışkanlığı terketmek lazım! İnsanları linç etmekten, haksız yere tenkit etmekten, vurmaya çalışıp öldürmekten artık uzak kaçmamız gerekir. Erzurum’da ise bunun için daha çok mücadele etmemiz gerekiyor. Çünkü ben şahsen şu iddiada rahatlıkla bulunabilirim; iftiranın bu kadar kolaylıkla atılabildiği bir başka şehir yoktur bence. Öyle bir cesaret ve Allah korkusundan bigane kalma durumu var ki, insanlar ellerini kana batırıp sırtınıza vurabiliyor. 
Bu alışkanlıklarımız bana göre kanser, bana göre tümör, bana göre ur. Tedavisi de bana göre bir o kadar kolay. Seveceğiz, önce kendimizi ve sonra birbirimizi seveceğiz.