Müptezeller piyasası!

Bu konuyu belki onlarca kez gündeme getirmişliğimiz vardır, getirmeye de devam edeceğiz… 
Mevzu, fahiş kiralar!
Fahiş diyoruz, çünkü rakamlara bakınca aklımıza başka bir tarif gelmiyor, hatta ve hatta “fahiş” ifadesi bile hafif kalabiliyor bazen… 
Dün denk geldik kiralık daire ilanlarında; Erzurum’da bir daire; öyle ki, 4+1 olmasının dışında herhangi bir özelliği yok… 
Yani yürümüyor!
Yani uzaktan kumandalı değil! 
Yani siz uyurken üstünüzü örtmüyor mesela… 
Konuşmuyor da!
Hatta ve hatta ısınma sisteminde roket yakıtı falan da kullanılmıyor… 
Bildiğiniz daire işte… 
Lokasyonunun da bir önemi yok, dahası fizanda da denilebilir… 
Ama gelin görün ki, aylık kirası 19 bin lira!
Evet, bu doğru… 
Ayda tam tamına 19 bin lira ödemek koşuluyla oturabilirsiniz bu dairede… 
Görünce ne dedik, biliyor musunuz? 
- Çüüüşşş!
- Ohaaa!
- Yuhh!
- Vs… Vs… 
Tabi bu sıraladıklarımız, sadece sizinle paylaştıklarımız; zira dilimizin ucuna kadar gelipte yutkunmak zorunda kaldıklarımızı hiç saymıyoruz bile… 
Her neyse… 
Meselenin gerçek yüzü neymiş ve niyeymiş diye araştırdık biraz… Ve tesadüfe bakın ki, o dairenin sahibine kadar ulaştık… 
Hadise neymiş dersiniz? 
Şöyle izah edelim!
Şimdi kendilerine gayrimenkul danışmanı diyen “bazı müptezeller” var ya, piyasa meğer onların insafına kalmış!
Dairenin ederi 10 bin lira mı, bu müptezellerin rayiç bedeli 15, ederi 15 bin lira ise, bu insan kılıklı aşağılıkların rayiç bedeli 20 ya da 25 bin liraymış… 
Ev sahiplerinin de canına minnet tabi; avantadan para gelsin de, nasıl gelirse gelsin… Tabi bu vicdansızlık hepsi için geçerli değil, ancak kahır ekseriyeti bu kafada olunca, kiralar da böyle uçuşa geçivermiş işte… 
Çözüm ne?
Çözüm çok basit…
İşe evvela şu emlakçılardan, daha doğrusu çok büyük bir haltı beceriyorlarmış gibi, kendilerine bir de “gayrimenkul danışmanı” diyen belli başlı müptezeller ve çatısı altında çalıştıkları sözde marka soygun tezgâhlarından başlanmalı... 
Çok değil, küçücük bir vergi incelemesi, bu sahtekârların vatandaşların ocağına nasıl da incir ağacı diktiklerini açık etmeye yetecektir… 
Ve tabi, bu müptezellerin dümen suyuyla akan, Allah’tan da zerre korkusu olmayan ev sahiplerine de gelmeli sıra… 
Devletten çalmanın yanı sıra, vatandaşın cebine el uzatmanın hesabı onlardan da sorulmalı ki, herkesin maksadı hasıl olmuş ola… 
Olur mu?
Bizce olur… 
Yeter ki devletin “vatandaş” diye bir derdi olsun; hırsızı yerin yedi kat dibindeki delikte bile bulur…