Ne kadar şükretsek az…

Cumhurbaşkanı Meclis’e yemin etmek için geliyor, HDP ve CHP sıraları ayağa kalkmıyor. Bu şu anlama geliyor, biz millet iradesini tanımıyoruz. İşte tam CHP ve HDP’ye yakışır bir tavır bu. Şimdi siz bir de bunların iktidara geldiklerini düşünün, kendilerinden olmayanlara kim bilir hangi zulmü reva göreceklerdi? 

Ben seçim sürecinde her söyledim, bu ittifaka destek olanların büyük bir çoğunluğunun basireti bağlanmış dedim, gözlerini kin ve nefret bürümüş dedim. Öyle olmasa depremzede vatandaşlara kalkıpta “daha beter olun!” diye beddua ederler miydi hiç bunlar? 
Bu sebeple milletimiz ne kadar şükretse azdır, ki, iktidara bunlar gelmedi. Çünkü bunların eline kılıç verecek olsanız, önlerine geleni (siyaseten) doğrar, karşılarına kim çıkarsa vurup indirirlerdi. Üstelik bu tavırlarına gerekçe olarak ortaya koyacakları adam akıllı bir sebepleri de yok. Tutturmuş bir özgürlük yaygarasıdır gidiyorlar. Benim anlamadığım bunların özgürlüklerini kısıtlayan kim? Benim anlamadığım bunların ayağına bağ olan kim? Hiç kimse. Diledikleri gibi yaşıyorlar, diledikleri gibi yiyip içiyorlar, diledikleri gibi gezip dolaşıyorlar, ağızlarını ve dillerini diledikleri gibi kullanıp, devletin başkanına bile diledikleri gibi çemkirebiliyorlar. Şimdi bunlar özgürlük değil öyle mi? Ya da bunların özgürlükten kasıtları tam olarak nedir, ben anlamıyorum. 
Bir örnek vereyim, bir sanatçı! Gidiyor yurt dışında ödül alıyor, yaptığı ilk iş Türkiye’yi kötülemek oluyor, neymiş özgürlük yokmuş. Şimdi bu sanatçı müsveddesine şöyle demek lazım; girmediğin yatak, Erzurum tabiriyle yemediğin bir tek fışkı kalmamış. Üstelik bu fışkıları da herkesin gözünün önünde yemişsin, yiyorsun. Sana ses çıkartan var mı? Yok. Nerede akşam orada sabah ediyorsun, discolarda gece kulüplerinde ve barlarda hayvanlar gibi tepiniyorsun, dilediğin gibi içiyor, dilediğin gibi yaşıyorsun, sana ses çıkartan var mı? Yok. Demek ki mesele özgürlük meselesi değil, mesele Erdoğan meselesi.