Her akşam televizyonlarda boy gösteren ve iç karartan haberlere mutlaka denk geliyor olmalısınız…
Kaza…
Kavga…
Yaralama…
Cinayet…
Taciz, tecavüz, hırsızlık, gasp, darp ve daha nice eşkıyalık…
Ve bu tarz olayları öylesine kanıksadık ki, her birisini neredeyse rutine dönüştürdük…
Meşhur örnektir; kurbağa bahsi…
Suda bekletir ve yavaş ısıtırlar da suyu, en sonunda kurbağa haşlanır ya…
Aynen öyle işte…
Bizi de böyle yavaş yavaş ısıtıp haşlamayı planlıyorlar işte… Nitekim haşlanmaya da başladık sayılır…
Şimdi!
Bir toplumda aile bozuldu mu, kitleler bozulur…
Kitleler bozulunca millet bozulur, millet bozulunca da, Allah korusun akla gelen her bir şey olur…
Yazık ki, o istikamete doğru gidiyoruz artık…
Bakar mısınız gençlerin haline, ahvaline!
Bakar mısınız düştüğümüz duruma ve durumlara!
Kimimiz yakınlarımızla, kimimiz tanıdıklarımızla ve kimimiz de evlatlarımızla imtihan edilmiyor muyuz bu süreçte?
Buna kim “hayır” diyebilir?
Kim itiraz edebilir?
Bakınız!
Savaşlar artık silahla, topla ve tüfekle yapılmıyor!
Savaşlar günümüzde parayla, bilgiyle ve teknolojiyle yapılıyor… Ve de ön önemlisi yozlaştırmayla…
Yozlaşıyoruz maalesef!
Tüketiliyoruz!
Kirletiliyoruz!
Direncimizi kırıyorlar, gevşetiliyoruz!
Gençlerimizi türlü yol ve yöntemlerle koparıyorlar köklerinden, yabancılaştırıyorlar, uzaklaştırıyorlar değerlerimizden…
Allah akıbetimizi hayretsin…
Ancak bilinmeli ki, bu gidiş hiç de iyi bir gidiş değil…