Özgüven Dediğin

Hayat koşulları gereği bir o yana bir bu yana savruluyoruz. Çeşitli engellerle, zorluklarla, sıkıntılarla mücadele ettiğimiz gibi sevinç, korku, huzur, mutluluk gibi hisleri tadıyoruz. Bu uzun yolda karakterimizin, seciyemizin getirisi olan duruşumuzla gidişatımız kah kolaylaştırıp kah zorlaştırıyoruz. Ve bu yolda varlığımızı, benliğimizi çevremizde yaşayan bütün insanlara fark ettirmek isteriz. Çünkü  farkındalık bir ihtiyaçtır, hayatı kolaylaştırıp yükleri ve gönülleri paylaştırdığı gibi acılara ve sevinçlere de hemdem olur. Peki bu farkındalık nasıl kazanılabilir?

Benlik ve bütünlük kavramı kişiye özgü olup insanlarda ve toplumda bir değer kazanırsa bu hakkı verilmiş bir özgüvenin ve emeğin sonucu olur.  Özgüven kazanılması zor, kazanıldığında ise toplumda bireyin göze çarpmasına aracı olan bir davranış türüdür. Ve çocukluktan itibaren aşılanması gereken bir davranıştır. Dönüp baktığımızda yine çocuğa odaklanmış oluyoruz. Çünkü ağaç yaşken eğiliyor ve bazı davranışların zamanında kazanılması gerekiyor. Özgüven de bunların en önemlisi. Çocuğa dozunda ve doğru yaşta peki özgüven nasıl aşılanır? Tabii ki ailenin çocuğun ilgi duyduğu aktivitelere seçme hakkı sunup yeteneğini gördüğü eylemlere şans verip çocukla aynı heyecanı yaşayarak öğrenme sürecine eşlik ederek. Bunlarla beraber çocuğa soru sormalı aile. Onlar zaten meraklı zihinlerine cevaplar ararken siz de ona sorular sorup fikir üretmesine destek olursanız konuşmayı, düşünmeyi bilen ve kendini ifade edebilen evlatlar yetiştirmiş olursunuz. Geçiştirmek, ertelemek insanoğlunun işine gelir. Hele ki bir çocuğun cevaplar aradığı sorulara karşı. Sevgili ebeveynler çocuklarımızın özgüven tohumları attığı yaşlarda topraklarını kuru bırakırsak ilerde meyve veremedikleri gibi yeşeremeyecekler de. Bu yüzden tane tane anlatıp pür dikkatle evlatlarımızı dinleyip onlara fikir üretme ve beyin fırtınası yapma şansı tanıyıp özgüven oluşumu ve gelişimine en büyük desteği sağlayalım. Çünkü ülkemizin üretmeye ihtiyacı var, konuşabilen gençlere ihtiyacı var.