Reşat Coşkun’un ardından…

Vefat haberini aldığımızda, İstanbul Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camii’nin hemen yanı başındaydık…
Tarih aşığı olduğu kadar, ilahi hakikatin de peşinde koştuğuna hüsnü şahitlik ettiğimiz Reşat Hoca’nın vefat haberini hem de Üsküdar’dayken öğrenmiş olmak, niyeyse canımızı bir başka yaktı… 
Söyleşi tarzında düzenlediği birkaç programına katılma fırsatı bulmuştuk… 
Bir keresinde de, İstanbul’dan bahsederken, Üsküdar’ı çok sevdiğini ve Üsküdar’ın aslında İstanbul’un ruhu olduğunu ifade etmişti… 
Öyle ki; 
“Üsküdar’ı çıkarırsan, İstanbul hoyrat kalır…” demişti rahmetli… 
Ve ölüm yıl dönümüydü dün… 
2 yıl önce talihsiz bir kaza sonucu kaybettiğimiz Reşat Hoca’yı bir kez daha hatırlamış olduk… 
Ne ilginç, öyle değil mi? 
Kıymet verdiğimiz, değer hamlettiğimiz isimleri ve simaları öyle çabuk unutuyoruz ki… 
Misal, sosyal medyada dün denk gelmemiş olsaydık, Reşat Coşkun Hoca için bugün bu satırları karalamıyor olacaktık… 
Ne mutlu… 
O çok şanslı ki, göçüp gitmiş olmasına rağmen bu dünyadan, dostlarına ve sevenlerine yeniden hatırlattı kendisini… 
Rahmet diletti… 
Fatiha’lar kazandı… 
Biz de çok şanslıyız ki, Reşat Coşkun gibi Erzurum ve Erzurum kültürü için kıymetli bir şahsiyeti bu yıl da unutmamış olduk... 
Ne söylenebilir ki başka?
Allah gani gani rahmet eylesin… 

*

Şu cami, şu han, şu çeşme de olmasa
Gel de bu şehirde yaşadığına inan.
Gitti o nur yüzlü ahretlikler
Geriye kalan bakiyedir, dünyalık adamlar!

R. Coşkun