Sanayi Mahallesi 24

Sanayi Mahallesi devlet işinde çalışanların, memurların az olduğu bir mahalleydi. Ekseriyetle, mahallelinin devletle veya şehirle irtibat ve ilişkisi muhtarlar, dolmuşçular, mahalledeki okullarda çalışan öğretmenler, imamlar ve siyasi partiler üzerinden sürüyordu. Mahallede yaşayıp bir devlet dairesinde kalorifer yakmanız, bir okulda hademe olmanız; bankada memurluk, hastanede işçilik yapmanız insanların sizi pek alâönemsemesini sağlayabilirdi. Çünkü bu görevleri yaparken siz mahallelinin dışında bir muhitle, şehirle, kenarından köşesinden devletle irtibat içerisinde olur, mahallelinin elinden tutan nüfuzlu kişilerden sayılırdınız. Hatta o yıllarda, kömür tevzide çalışmak, çalışanı mahallenin ayrıcalıklı kişisi bile yapabilirdi. Mahallede öğretmen bilge kişi sayılırdı:Öğretmen, çoğunluğu kuzey ilçelerden göç edip şehre adapte olmaya çalışan ve şehir karşısında ürkek ve biraz yabancı mahallelinin gönüllü danışmanı ve rehberi, devletle halk arasındaki büyük bir elçi… 

 

Zabıtada memur olmak, emniyette bekçi… Mahallede çok havalıydı, meselâ… Halk diliyle “sikortalı” bir işteyseniz, sizden iyisi olamazdı. Sanayi Mahallesinde insanların büyük bir kısmı o gün kazanıp o gün yiyen ve şehre adapte olmaya çalışan insanlardı. Mahalle “Bugünü de akşam ettik, elhamdülillah.” diyen bilek gücüyle, gündelik işlerde çalışan, mütevekkil insanların çok olduğu birbirine omuz veren, mütedeyyin insanlardan oluşurdu.

 

Mahallede 1970’lerde, 80’lerde ve hatta 90’larda üniversite okuyan gençler parmakla gösterilecek kadar azdı ve bu gençlere mahalleli büyük saygı duyardı. Üniversiteli gençler mahallenin bilge insanlarından sayılırdı. Mahallede bir kişi ister memur ister işçi ister serbest meslek sahibi ister at arabacı ve üniversitede öğrenci vb. olsun, ne iş yaparsa yapsın sadece kendisine değil komşusuna ve herkese faydalı olmak için çalışırdı. O nedenle mahallede birinin bir makama gelmesi, güçlenmesi herkesin işine gelirdi. Mahalleyi bir aile olarak düşünebilirsiniz.

 

Meskûn mahalde tuğla harmanı, biriket harmanı, mozaik tuvalet taşı ve lavabo harmanı gibi üretim merkezleri olduğu gibi bilhassa Oltu İğdeli köylülerinin evlerinin bahçesinde tespih imalathaneleri, bazı Poşa komşularımızdan protez diş yapan seyyar dişçiler vardı. Gençler mahallenin fırınlarında, inşaatlarında, hamamlarında, lokantalarında, kahvehanelerinde, bilumum tamirci dükkanlarında, marangoz atölyelerinde, hamaliyede çalışarak harçlıklarını çıkarırdı. Kimse işsiz değildi. Mahalleli işsizliği dükkân sahibi olamamak ve devlet işine girememek olarak algılardı.

 

Kuzey ilçelerin yolu üzerinde olması hasebiyle Sanayi Mahallesi Narman, Oltu ve Tortum ilçelerimizin kaynaştığı mahalleydi. Bir de bilhassa inşaat ustalığında mahir ekipleri olan Yusufelileri hatırlıyorum. Fırıncı, demirci olan Yusufelililer de vardı. Çok kabiliyetli ve çalışkandılar. İspirlilerle Yusufelililer birbirine çok benzerdi. İspirlilerin sayısı da azımsanmayacak kadardı. Yusufelili büyüklerin başında genellikle orlon namaz takkesi olurdu.

 

Ancak baskın nüfus Narmanlılardaydı. Oltululardan en fazla hatırladığım her birinin evinin bahçesinde Oltu taşı imalathanesi olan İğdeli köyünden olan, mülayim, mütevazı, sanki daha dindar insanlardı. İğdeli, Orcuk, Şamhi, Tutmaç gibi köylerden komşularımız çoktu. Oltulu ailelerden bilhassa “Macit” ve “Kaya” soy isimli aileler çoğunluktaydı. İğdelililergenellikle başlarına keçeden veya yünden yapılmış dikine kalın çizgileri olan kahverengi-siyah veya yeşil siyah gibi çift renkten oluşan başlık örterdi, tepesinde kunkulu olan. Bir derviş gibi sadece adımlarına bakarak yürüyen İğdeliliarkadaşlarımızı ve babalarını görünce “Acaba İğdeli köyü zamanında bir degâha, bir tekye’ye ev sahipliği yapmış da o nedenle mi bu köylüler sofi görünümlü, böylesine mülayim ve mütevazı?” sorusu gelirdi.

 

Narmanlılar biraz daha yüksek sesli, dik başlıydılar. Yolda yürüyüşünden, saç tıraşına Narmanlılar farklıydı sanki... Mahallede Narman'dan en fazla hatırladığım köy isimleri "Todan, Aha (Beyler), Simsekiz, Todan, Hıçov, Ahsor, Dazlak, Şekerli, Ekrek, Samikale, Horhor..."

Dedemin Narman'daki köy olan Todan (Savaşçılar) sanki öylece Sanayi'deydi. Belki bizim aile, eş dost ve akrabalar hep bir aradaydı, ondandır. Narmanlılardan orta yaş ve üstü olanların başlarında genellikle kasket olurdu. Başlık, takke, kasketler lacivert, kahverengi, koyu yeşil gibi iddiasız renklerden oluşurdu. Bir yaştan sonra başı açık gezmek ve hele bıyıksız olmak mahallede rastlanılacak bir hal değildi, ayıplanırdı, kınanırdı. Sanayi Mahallesi… Keçe külah, takke ve kasket…

 

Tortumun hemen her köyünden birileri vardı mahallede… Tortumlular Narmanlılar gibi baskın ve sert karakterde değillerdi, geçimi kolay insanlardı. Horasanlılar, Eleşkirtliler, Hasankaleliler ve Tortum yolunun kenarına serpilmiş ova köylüler de az değildi. Mahalledeki at arabacılar daha ziyade Soğukçermikli (Soğucak) veya diğer ova köylerindendi. 

 

Babamın çimento-kireç ve inşaat malzemeleri dükkânındaki veresiye defterinde herkesin adının yanında köyü yazardı. Soyisim yoktu defterde... Misal "Hıçovlu Cemil"... İnsanlar birbirlerini köyleriyle hatırlar; atalarıyla, hatıralarıyla yaşarlardı. Keşke o defterler duraydı.