Serbest piyasa, öyle mi? 

Büyüklerimizden sıkça işitmişliğimiz vardır, derlerdi ki: 
-Ayağın taşa değince kalbini yokla! 
Sanki de günümüzü izah ediyor bu tembih… 
Afetler Allah’tandır, buna hepimiz iman etmişiz… Ve tabi afetlerin insanlığa bir uyarı ya da gazap olduğuna da… 
Dün denk geldik bazı haber portallarında; depremzedelerin akın ettiği iller ve ilçelerde kiralar ikiye katlanmış!
Evet, evet… 
Depremden öncesine kadar kirası 3-4 bin lira olan evler, artık her nasıl olmuşsa bir anda 7- 8 bin lirayı bulmuş… 
Hem bu durum sadece ev kiralarında da değil… 
Deprem kaynaklı ne kadar ihtiyaç malzemesi varsa, fiyatı son bir hafta içerisinde katlanarak artmış… 
Bunun adı nedir sizce? 
Sorsanız, “serbest piyasa ekonomisi” derler… 
Ne piyasası, ne ekonomisi!
Bunun adı olsa olsa “şerefsizlik ekonomisi” olur be! 
Yani vicdanlar nasıl elveriyor? 
O paralar kursaktan nasıl geçiyor, anlamış değiliz… 
Aynı haltı pandemi döneminde yiyenler de oldu… 50 kuruşluk maskeyi 20 liraya satanlar mı dersiniz, ayçiçek yağıyla haram saltanatı kuranlar mı dersiniz, Rusya-Ukrayna savaşı bahanesiyle temel gıda ürünlerinde karaborsa oyunları oynayanlar mı dersiniz… 
Hangi birisini sayalım ki daha? 
Ondan sonra da diyoruz ki, deprem, sel afettir… Afettir evet, ancak azanlar için de aynı zamanda zahmettir, derstir, ibrettir… 
Yanlış anlaşılmasın! 
-Biz bu depremi azdık da hak ettik, demiyoruz, demeyiz de… Onu sadece ve sadece Allah bilir… 
Ancak bildiğimiz bir şey var; o da Allah’ın rahmetinin gerçekten de çok engin ve sonsuz olduğudur… 
Öyle olmasa; vicdansızlığın bu denli revaçta olduğu bir dönemde başımızdan aşağı taş yağmaz mıydı sizce de?