Siz kötü olursunuz… 

Çevremizde de var, görüyoruz, işitiyoruz… 
Seçimler sebebiyle öyle bir karşı karşıya geliş var ki, birbirlerine düşman olmuşlar sanırsınız…
Olabilir, siyaseten farklı bir görüş taşıyabilirsiniz… 
Herkesle aynı düşünmek zorunda olmadığınız gibi, herkesin de sizinle aynı şeyleri düşünmesini bekleyemezsiniz… 
Sizin “ak” dediğinize “kara” diyenler olabileceği gibi, “kara” dediğinize “pembe” diyenler de çıkabilecektir… 
Ama yok!
Bir kavga, bir tartışma, bir kırıp dökme halidir ki, almış başını gidiyor… 
Ne gereği var sanki ya!
Seçimler sona erdiğinde kaybeden taraf vatandaşlıktan mı çıkartılacak? Ya da kazanan tarafı destekleyenlerin bir ayrıcalığı mı olacak? 
Böyle bir şey de olmayacağına göre… 
Ne gereği var bu tantananın?
Ne gereği var sanki bu kadar tatavanın? 
Eşi dostu geçtik, akrabalar ve kardeşler bile birbirlerine cephe alıyorlar bu yüzden… Sırf kendi oy vereceği partiye destek olmadığı için evlat babaya, baba evladına küsüyor, olacak şey mi yani? 
Her şeyi bu kadar abartmak zorunda mıyız?
Her şeyi bu kadar içselleştirmek durumunda mıyız?
Din değil, diyanet değil… 
Beğenirsin oy verirsin, beğenmezsin vermezsin; yani bu konuyu bu kadarçekip uzatmanın mantığı nedir? 
Bakınız!
Yolu TBMM’ne sıklıkla düşen bir yakınımız anlattı, dedi ki: 
“Biz TBMM Genel Kurulu’ndaki tartışmaları izliyoruz ya Meclis TV’den; orada bir kavga, bir tartışma… Genel Kurul bitince de, az önce tartışanların hepsi kol kola…”
Eee…
Ne anladık şimdi biz bu işten? 
Meşhur bir söz vardır bizim, deriz ya hep: 
“Onlar iyi olur, sen kötü olursun!” diye… 
Gerçekten de öyle… 
Bu yüzden siyaset için ve siyaset yüzünden birbirimizi kırmayalım! Yarın birbirimizin yüzüne bakmaktan utanacağımız laflar etmeyelim!
Aman!
Aman ha, aman!