Bu konuyu gündeme hem de defalarca taşımışlığımız vardır…
Yazmışlığımız, çizmişliğimiz, ilgili kurum ve kuruluşlara çağrıda bulunmuşluğumuz da vardır…
Bu bakımdan vicdanen rahatız şükür; yarın mahkeme-i kübrada bu konuda ne yaptığımız sorulursa, -ki sorulacak- en azından dilimiz döndüğünce ve gücümüz yettiğince sesimizi yükselttiğimizi söyleyeceğiz…
Gelelim meseleye…
Ahlaksızlığın alıp başını yürüdüğü senaryolarla kurgulanan diziler efendim…
Hangi kanalı açsanız, Türk aile yapısının tamamen dışında örüntülenmiş hayatlar, bilinçaltına mesajların gönderildiği diziler, özentiyi, şükürsüzlüğü özendiren, manevi enerjiyi eritip tüketen senaryolar…
Bilmiyoruz, acaba RTÜK bu yapımlara karşı hangi yaptırımları uyguluyor?
Denetlemekle sorumlu olan kurum ve kuruluşlar, ahlaksızlığı meşrulaştıran, sıradanlaştıran ve hatta daha da ötesi teşvik eden bu yapımlara neden ses çıkartmıyor!
Son zamanlarda bir dizi çıktı, evlere şenlik!
Yani şunu anlamıyoruz; pavyon hayatının gündelik yaşama monte edilmeye çalışılmasından başka nedir ki bu?
Toplumun şu rezil haline bakar mısınız?
Bedeni üzerinden sömürülen ve neredeyse teşhircilik boyutunda rol kesen bir kadının giyindiği kıyafet dahi, ticari bir metaya dönüştü, milyonlarca sipariş edildi, evlere girdi…
Çokm daha marjinali ise, bu kıyafeti giyinerek pavyonlara giden ve birbirlerine “evin barkın yok mu?” diye soran ev hanımları bile oldu…
Eleştiri getirince de oluyorsunuz sanat düşmanı…
Şimdi soruyoruz sizlere:
Sanat bu mu?
Sanat, bir kadını cinsel bir objeye dönüştürüp, toplumun genel ahlak kuralları dışındaki yaşantısını empoze etmek mi?
Sanat, payvon ve gece hayatını gençler için yeni bir ilgi alanına dönüştürmek mi yoksa yeni bir pazar oluşturmak mı?
Bu mu sanat?
Kusura bakmayın, biz buna sanat demiyoruz!
Biz buna ancak ve ancak “ahlaksız saltanat” diyouz!
O yüzden kaldırın!
O yüzden kurtarın toplumu bu dizilerden, bu yapımlardan!
İşte bu vesileyle çağrımızı yenilemiş olduk mu, evet olduk…
Siz de şahit olun lütfen!
Nasılsa alemleri yaratan Yüce Allah da şahit…