ŞOVA NE GEREK VAR?

Herkesin mesleği ve görevi mutlaka kendine özeldir; ancak muhatabı da düşünmek gerekir, öyle değil mi?
Örneğin imam hatipler…
Kıraat önemlidir, hitabet önemlidir, ses, tecvid ve makam da önemlidir…
Böylelerinin Kur’an tilaveti ayrı, duası ayrı, vaazı ayrı bir huşu ile dinlenir…
İnsanın gönlü coşar, gözleri dolar, adeta yenilenir tümüyle…
Amaaaa!
Bazıları da var ki, insanı neredeyse canından bezdirir…
İsmi lazım değil, geçenlerde bir camide denk geldik…
Bir hocaefendi, ezan okunuyor, odur ki hay hay vaaz ediyor…
Susmak yok, durmak yok!
Ezan bitiyor, bizimkinin konuşması bitmiyor…
Bu da yetmiyor, üstüne bir de hatim duası indiriyor…
Bekle ki, namaza kalkasın!
Dua etme tarzına gelince:
Yani pes!
Vallahi pes, billahi pes!
Manasız manasız uzatmalar, saçma sapan yutkunmalar, sözüm ona ağlamaklı bir ses tonu, tekrara düşmeler, döndürüp dolaştırıp başa dönmeler…
Falan da filan…
Sormak lazım mesela Müftü Efendi’ye:
Bu kadar yapmacık olmaya gerek var mıdır?
Duayı bu kadar ezip büzmeye ve dahi üzmeye gerek var mıdır?
İmam dediğiniz sesi gür çıkmalı, kalpleri coşturmalı, el açıp amin diyenleri de cezbeye düşürmelidir… 
Öyle değil mi ama?
Umuyoruz İl Müftüsü bu hususta ikaz eder imam ve hatipleri de, bu yapmacık ve sıkıcı tarz belki sona erer…
Bize katılan olur ya da olmaz, onu bilmiyoruz; ancak bizim gibi düşünenlerin sayıca hayli fazla olduğundan adımız kadar eminiz…
Evet (bazı) imam efendiler!
Yapmayın!
Etmeyin!
Mikrofonu alıp dua şovu yapacaksınız diye kendinizi halden hale sokmayın!
Ağlatmayı beceremiyorsunuz madem; yapmacık ve ağlamaklı o ses tonununuzu da lütfen kendinize saklayın!
Hitabet sanattır!
Nerede durulur, nerede es verilir, nerede ses yükseltilir ve ses nerede kısılır ya öğrenin bu işi yahut da yeni icatlar çıkartmayın!
Çünkü insanlar camilere sizin kişisel şovlarınız için değil, ibadet için geliyor…
Bilesiniz istedik!