Tecrübe konuşuyor…

AK Parti’nin kurulduktan hemen sonra girdiği ilk seçim olan 3 Kasım’ı da, öncesini de, sonrasını da çok iyi biliyoruz… 
Süreçleri, yaşananları, bir türlü tutmayan tahminleriyle geride kalan 4 yerel seçimi de iyi hatırlıyoruz… 
Aslını sorarsanız böylesi süreçlerde herkes bir şekilde tahmin yapar, öngörüde bulunur, muhtemel adaylardan bahseder, kısacası atar, tutar, durur… 
Ama sonuç ne olur? 
AK Parti herkesi terse yatırır, sağ gösterip sol vurur… 
Öyle ki, sizin kesinlikle aday gösterileceğini düşündüğünüz isim bir bakarsınız, listeye bile girememiştir… 
Erzurum’da hemen her gazetecinin bildiği bir vakadır; asansörde bile listeler değişmiş, üst kattayken aday olan isim, zemin kata gelindiğinde listenin dışına itilmiştir… 
Sözü getirmeye çalıştığımız nokta şurası:
Kimse ama hiç kimse “ben kesin adayım” deme yanlışına düşmesin!
Ve yine kimse ama hiç kimse de, “beni aday göstermezler” şeklinde bir ümitsizliğe de düşmesin… 
Çünkü AK Parti’den bahsediyoruz… 
Örneğin; 2002 yılında yapılan temeayül yoklamasında listenin zirvesinde yer bulan birçok isim, açıklanan listeye hiç girememişti bile… 
Yine aday gösterilmeyeceği düşünülen birçok isim için de, Erzurum Adliyesi’nde  mazbata töreni düzenlenmişti… 
Bu sebeple kimse işkembesinden sallamasın!
Kimse kendi yerinin garanti olduğunu zannetmesin!
Kimse kendisine dağıtılan mavi boncuklardan medet ummasın!
Kimse kendi adını değil listede görmek, YSK’ya verilecek kesin listeyi görmedikçe “ben adayım” demesin!
Beyler!
Burada tecrübe konuşuyor…
Gördük ve yaşadık ki söylüyor, uyarıyoruz… 
Elbette maksadımız kimsenin şevkini kırmak yahut moralini bozmak değil; sadece bazı gerçekleri yeniden hatırlatmak istiyoruz… 
Gelelim işin en afilli kısmına:
Diyelim ki, Erzurum’daki belediyelere umulmadık ve dahası kamuoyunda kabul görmeyecek isimler aday gösterildi… 
O zaman ne olur peki?
Olacağı şu: 
Hedef tahtasına konulan o isimler var ya, o sandıklardan patır patır zaferle çıkacak… 
Çünkü neden? 
Biz Erzurum seçmenini de çok iyi biliyor ve tanıyoruz da, ondan…