TÜRBAN DÜŞMANLIĞI

Psikolog Üstün Dökmen’in geçtiğimiz günlerde katıldığı bir TV programını izledim. Türbana ve türbanlılara yönelik olarak sarf ettiği cümleler, doğrusu bende tem bir hayal kırıklığına sebep oldu.

Ne demek yani, “Türbanlılar psikolog olamazlar!”

Ne demek yani, “Bu mesleği icra edenler için empati önemlidir ve türbanlılarla bu iş olmaz!”

Yani bir danışan psikoloğa gidecek, psikolog türbanlı. Neymiş, danışan ve psikolog arasında empati kurulamazmış!

İyi de, psikoloğun başının açık olduğunu varsayarsak, ya danışan türbanlıysa, o nasıl olacak peki?

Böyle saçma sapan bir durum olabilir mi?

Böyle saçma sapan bir ayrıştırma makul kabul edilebilir mi?

En çok da neye yanarım biliyor musunuz?

Üstün Dökmen’e ait okuduğum kitaplara ve o kitaplara verdiğim paralara yanarım.

Ben türbanlıyım, ancak başını kapatma lüzumu görmeyen yakınlarım ve tanıdıklarım da var. Bu demek değil ki, biz birbirimizin dilinden anlamayacağız! Bu demek değildir ki, ayrışıp birbirimize karşı saflar oluşturacağız! Dahası Erzurum’da başı kapalı psikologlar da var, onlardan destek alan başı açık tanıdıklarım da var. Ama ben bir güne bir gün aralarında herhangi bir iletişim sorunu yaşandığını görmedim.

Yani demem o ki, türbandan duyulan rahatsızlık artık gerçekten de tarif edilemez bir boyuta ulaştı.

Dolayısıyla Üstün Dökmen Hoca’ya şunu söylemek istiyorum:

-Hocam, sen türban konusu istersen kafana takma bu kadar! Üstelik erkek olduğun için sana zaten farz da değil.

Bırakın şu türbanın yakasını!

Vazgeçin artık şu ayrıştırma gayretinizden!

Neyin peşindesiniz, anlamıyorum ki!