Yalan ve dolan…

Siyaset için değer mi?
Değmez!
Menfaat için değer mi?
Değmez!
İftira etmeye, bühtanda bulunmaya, kara çalmaya ve hele hele günaha girmeye hiç değmez!
Üç günlük dünya değil mi sanki?
Dün yaşandı ve bitti, yarına çıkacağımız belli değil ve geriye kala kala bugün kaldı… 
Neden bugünü ziyan edelim ki?
Bugün için yarın neden “keşke” diyelim ki? 
Değer mi?
Değmez!
Hem sadece siyasette mi bu durum?
Değil elbette… 
Şöyle bakıyoruz da etrafımıza; neredeyse gündelik yaşamın her yerinde var bu rahatsız edici hâl… 
Herkes birbirini çekiştirmekle, herkes birbirini hırpalamakla, herkes birbirine ali cengiz oyunları oynamakla meşgul… 
Sanırsınız dünyanın sahibi olacaklar sonunda… 
Ne lüzumu var?
Ne gereği var? 

***

Bu nedir aynı zamanda biliyor musunuz? 
Allah’ın koyduğu kurala, nizam ve intizama da kafa tutmaktır bir yerde… 
Öyle değil midir yani?
Yüce Allah; doğruluktan ayrılmamayı, kötülük yapmamayı, gıybet etmemeyi, yalan söylememeyi emretmiyor mu bize? 
Eee, o halde… 
Bizim bu yaptığımız ne oluyor? 
Siyasetimize bakıyoruz, yalan-dolan… 
Ticaretimize bakıyoruz, yalan-dolan…
Ziraatımıza bakıyoruz, yalan-dolan… 
Sözümüze, sohbetimize bakıyoruz, yalan-dolan… 
Hal ve hareketimize bakıyoruz, yalan-dolan… 
Halbuki duman olmuşuz farkında değiliz… 
Ondan sonra da diyoruz ki, 
-Üzerimizden sıkıntı, bela, dert ve musibet neden eksik olmuyor?
Olmaz tabi… 
Hem ne bekliyoruz ki? 
Kanunlarına ve kurallarına riayet etmediğimiz Cenab-ı Hakk’ın, biz bu durumdayken başımızdan aşağı rahmet yağdırmasını mı?  
Öyleyse daha çok bekleriz… 
İki kere iki, eşittir dört… 
Ya kendimizi düzeltiriz yahut dünümüzü de, bugünümüzü de, yarınımızı da kendimize zehir ederiz… 
İşin ahiret boyutunu ise hiç hesaba bile katmıyoruz… 
Ne diyelim… 
Allah akıl fikir versin hepimize…